İnsanların huzurlu ya da huzursuz bir vicdan yolunda yaptıklarını dikkatle
gözlemleyecek olursak vicdanın sandığımızdan farklı olduğunu görürüz.
• Huzurlu ya da suçlulukla yüklü bir vicdanın iyi ve kötü ile hiçbir ilişkisi yoktur; en
kötü canavarlıklar ve haksızlıklar vicdan huzuruyla işlenirken başkalarının bizden
beklentileriyle örtüşmeyen iyi bir şey yaptığımızda vicdan azabı, suçluluk hissederiz.
Suçluluk ya da masumiyet olarak hissettiğimiz vicdanı kişisel vicdan olarak
adlandırıyoruz
. • Kişisel vicdanımızın pek çok farklı ölçütü vardır; farklı ilişkilerimizin her biri için –
annemizle, babamızla ilişkimizde, kilise, işyeri, yani ait olduğumuz her toplulukta-
kişisel vicdanın da farklı bir ölçütü geçerlidir.
• Kişisel vicdanın yanı sıra sistemik vicdanın da etkisi altındayızdır. Bu vicdanı ne
hisseder ne de işitir, ancak zararın bir kuşaktan diğerine aktarılışındaki etkilerini
deneyimleriz. Gözle görülmeyen sistemik vicdan, onun dina mikleri ve sevginin saklı
simetrisinin düzenleri, elinizdeki kitabın temel konusunu oluşturmaktadır.
• Hissettiğimiz kişisel vicdan ile duyumsamasak da etkisini bizim üzerimizden
gösteren sistemik vicdandan başka, bizi daha büyük bütüne götüren üçüncü bir
vicdan mevcuttur. Bu üçüncü vicdanı izlemek büyük, hatta belki spiritüel bir çaba
gerektirir, çünkü bu vicdan bizi ailemizin, dinimizin, kültür ve kişisel kimliğimizin
gereklerinden koparır. Onu sevecek olursak bizden o güne dek bildiklerimizi geride
bırakarak Daha Büyük Bütünün Vicdanını izlememizi ister. Bu vicdan sözcüklerin
ötesinde ve gizemlidir; daha yakından tanıdığımız kişisel ve sistemik vicdanın
yasalarıyla da işlemez. Soru Vicdanımızı binicisini tanıyan bir at, yönünü onlara göre
saptamak üzere yıldızları tanıyan bir dümenci gibi tanıyoruz. Ama ata pek çok binici
biniyor. Pek çok dümenci de farklı yıldızları nirengi alarak gemiye yön veriyor.
Soru da gelip şuna dönüşüyor: Peki binicilere kim kumanda edecek ve kaptan hangi
yönü tutacak?
Yanıt Öğrenci Usta’ya sorar: “Söyle bana, nedir özgürlük?” “Hangi özgürlük?” diye
sorar Usta: “İlk özgürlük ahmaklıktır. Binicisini kişneyerek üstünden atan soylu
beygire benzer. Ama ardından daha da gerilir dizginleri. İkinci özgürlük pişmanlıktır.
Gemi karaya oturduktan sonra tahliye sandalına bineceği yerde enkazda kalan
dümenciye benzer. Üçüncü özgürlük anlamaktır. Ahmaklık ve pişmanlığın ardından
gelir. Rüzgârda salman başağa benzer, zayıf olduğunda eğilmeyi bildiği için ayakta
kalır.” “Hepsi bu mu?” der öğrenci. Usta yanıtlar: “Kimileri ruhlarının gerçeğini
aradıklarını söyler. Oysa Daha Büyük Ruh onlar aracılığıyla düşünmekte ve
aramaktadır. Tıpkı doğa gibi o da pek çok hata kaldırır ama hile yapmaya
kalkışanları da yenileriyle değiştirir. Düşünmelerine izin verdiklerine ama, sınırlı bir
özgürlük tanır. Ve kendini ona bırakan bir yüzücüyü taşıyan ırmak gibi alır onları,
karşı kıyıya taşır.”
Sevginin Saklı Simetrisi Vicdan Bert Hellinger